21 Ekim 2008 Salı

HIRS İNSANIN YAŞAMASI İÇİNDİR, BAŞKALARININ SINIRINA RAZI OLMALIYIZ.


 HIRS HAKKINDA BİR ÖZET
Hırs,
Bir sandalın yelkenini şişiren rüzgara benzer.
Fazlası,
gemiyi batırır.
Azı da,
gemiyi olduğu yerde burakır.

Atalarımız:
Korkak bezirgan ne kar eder ne zarar.
demişler
http://www.sitenizesayac.com

Sitenize Sayaç
Bugün:
10
Dün:
42
Toplam:
365
Online:
2

Sayaç

BAYRAKLARI BAYRAK YAPAN ÜSTÜNDEKİ KANDIR... TOPRAK EĞER UĞRUNDA ÖLEN VARSA VATANDIR..



MERHABA BLOGCU DOSTLARIM VE OKUYUCULARIM

HAYAT DEVAM EDİYOR İNSAN BİR KERE DOĞAR DA, ÖLÜR ÇOK ZAMAN. BURADA SİZLER DE BİR MİSYON YÜKLENMİŞSİNİZ. BAZILARINIZ ELİNDE FENER, DİYOJEN GİBİ ADAM GİBİ ADAM ARIYOR. SADECE BU SAYFALARIN TAM HAKKINI VEREBİLMEK İÇİN HER KONUDA KİTAPLAR OKUYOR. BLOG ZİYARETÇİSİ ÇOK OLSUN DİYE İLGİNÇ KONULAR VE BAŞLIKLAR BULUYOR. YA BEN? BURADA HEP SİZLERİ BEKLİYORUM. BELKİ BİR OKUL ARKADAŞIMI. BİR ASKER ARKADAŞIMI. İŞ ARKADAŞIMI. MAHALLE ARKADAŞIMI. BİR ZAMANLAR UĞRUNA DELİ OLDUĞUM, ŞİMDİ İSE NERELERDE VE NELER YAPIYOR DİYE TA YÜREKTEN BİR SIZIYLA DÜŞÜNDÜĞÜM VEYA ONUN BENİ BELKİ HATIRLADIĞI O SEVGİLİYİ..BEYHUDE GEÇEN YILLARI. HASTALIKLARIMI. SENDİKAL MÜCADELEDE OMUZ VERDİĞİMİZ, ŞİMDİ BİR GAZETE VEYA İNTERNETTE YAZI YAZAN LİDERLERİ. VELHASIL YAŞADIĞIM VE YAŞATTIĞIM DAKİKALARI HATIRLIYORUM. ONLAR İÇİN VE SİZ OKUYASINIZ DİYE SİZİN İÇİN YAZIYORUM.
Linkler MUTLULUK SAYFASIGEMİÇ KÖYÜ SAYFALARIFAYDALI SAYFALARhttp://mysite.mynet.com

E-mailerensigorta@mynet.com
İSLAM ALİMLERİZEYTİNCİ BABA SAYFASIHASAN GÜLER SAYFASIKİŞİSEL SAYFAKARDEŞİMİN SAYFASIGÜLERLER ŞİRKETİALIŞVERİŞ SİTESİGİRİŞ SAYFASIeski bir sayfaBURHAN GÜLER
gurbet yazıları<>
[Your browser does not support IFRAME or is currently configured not to display frames. However, you may visit OnlineIPAddress.com.] OnlineIPAddress.com
3 online ziyaretciBugun 23 ziyaretciToplam 13171
Formun Üstü
Formun Altı

Gurbet Yazıları
Pazartesi, Ekim 20, 2008 - ARKADAŞLIK PAYLAŞMAKTIR....
Kategori: hep sevdim insanları
http://gurbetdeyazmak.blogcu.com/rss.php

SİZE YAZININ DEVAMINI YAZARIM DEMİŞTİM. KOSKOCA BİR GÜN VE GECE GEÇTİ HALA YAZAMADIM. DEMEKKİ BİR ŞEYE SÖZ VERMEK BORÇLANMAKLA EŞDEĞERMİŞ. İNSANI SÖZLERİ BAĞLIYOR. EVVELSİ GÜNE TEKRAR DÖNDÜĞÜMÜZDE TORUNUM VE BEN ÖNCE SOKAKDA KEDİCİK ARADIK. ONLARI BULDUK DA.
 BİR ÇÖP BİRİKİNTİSİNİN ÖNÜNDE ANA KEDİ VE ONA YAKIN BÜYÜKLÜKTE İKİ PİSİCİK ÖYLECE DURUYORLARDI. BİZ ONLARI UZAKTAN SEVELİM DİYE ÇALIŞIRKEN, BİR BEYEFENDİ:-" NE GÜZEL TORUNUNUZLA BERABER GEZİYORSUNUZ. BİRAZ İLERİDE BİR ÇAY BAHÇESİNDE TAVŞANLAR VAR" DEMESİN Mİ?
MEĞER BU BEYEFENDİNİN DE TORUNU VARMIŞ VE İKİSİ BERABER ZAMAN ZAMAN O TAVŞANLARI DA GÖRMEK İÇİN ORAYA GİDERLERMİŞ.
TEKRAR EVE DÖNMEMİZ GEREKİYORDU. -DEDE GİTMEYELİM. KEDİCİKLERİ DAHA SEVELİM. BAK BU HASTA GALİBA ONA İLAÇ VERELİM DİYE SÖYLENİRKEN, EVE DOĞRU YAVAŞ YAVAŞ İLERLEDİK.SOKAK DA BİR ŞAMATA VARDI. BİR SÜRÜ ÇOCUK BİR BAŞKA ÇOCUĞUN ÜZERİNE DOĞRU KOŞUYORLAR, YAKALASALAR BİR İHTİMAL DÖVECEKLER. -AMCA AMCA NE OLUR BENİ KURTAR DİYE YAVRUCUK BANA SIĞINDI. KISA BİR SORU CEVAPDAN SONRA ANLAŞILDIKİ: BU KORKUP BANA SIĞINAN ÇOCUĞUN BİR TOPU VAR. DİĞERLERİ ONU İSTİYORLAR. ARALARINDA BİR MAÇ YAPACAKLAR. O DA VERMİYOR. -"YAVRUM "DEDİM. "ARKADAŞ OLMAK DÜŞMAN OLMAKTAN İYİDİR. ARKADAŞLIK PAYLAŞMAKLA OLUR. VER ŞU TOPU BU SANA SALDIRANLARA. GÖRECEKSİN ONLAR SENİN EN CANDAN DOSTUN OLACAKLAR. HA PATLAR DİYE KORKUYORSUN. PATLARSA PATLASIN. ARKADAŞ EDİN. KİMSEYE SIĞINMANA GEREK YOK. ARKADAŞLARIN SANA HEP YARDIMCI OLACAKLARDIR.." GİBİSİNDEN FİLOZOFÇA LAFLAR ETTİM. EVE GELDİK TORUNUMLA. ÖĞLEDEN SONRA TAVŞAN ZİYARETİNE GİTTİĞİMİZDE SOKAKDA TOP OYNAYAN ÇOCUKLARI GÖRDÜK. BANA YARDIM ET DİYE YALVARAN ÇOCUK DA ARALARINDAYDI. NEŞE DOLU VE CIVIL CIVILDILAR.TAVŞANLARI ZİYARETİMİZİ ZATEN YAZMIŞTIM. BUNLARI YAZMAK İÇİN SİZE SÖZ VERMİŞTİM...
Yorum (0) :: Yorum yaz! :: Bağlantı

Saturday, Ekim 18, 2008 - DEDE BENİ GEZDİR DEDİ. GEZERKEN DE ACIKTIK TABİİ..
Kategori: insanların dostu hayvanlar..
http://gurbetdeyazmak.blogcu.com/rss.php
DEDE BENİ GEZDİR DEDİ. BİRAZ SONRA AÇIKTIK.BİR KAHVE ÖNÜNDEKİ MASANIN YANINDAKİ TABURELERE OTURDUK.SİMİTÇİDEN DE SİMİT ALDIK. AFİYETLE YEDİK.ŞİMDİ VAKİT BULABİLİRSEM BU YAZININ DEVAMINI YAZACAĞIM.SABAH ERKEN KALKTIM. UYKU ŞU AN GÖZLERİMDEN AKIYOR. UYKULU ZAMANLARDA KELİMELERİ YANLIŞ YAZMAKTAN KORKUYORUM. YİNE DE BİR İKİ KELİME YAZAYIM. TORUNUMLA ÇAY KEYFİNİN RESMİ YUKARIDA..EĞER İKİNCİ RESİMİ DE YÜKLEYEBİLİRSEM. ONLARDA TAVŞANLARIN RESMİ OLACAK. HOŞCAKALIN. TEKRAR BULUŞACAĞIZ. BU BÖYLE YARIM KALMAYACAK.
http://zeytinciler.blogcu.com

22 Haziran 2008 Pazar

GÜVERCİN HİKAYESİ



GÜVERCİN
Son birkaç gündür blog sayfama bağlanamıyorum.İnşaallah proplem uzun sürmez. Bu ara bir güvercin yavrusu ile arkadaş olduk.Bir gece televizyonda maç izlerken, salon balkonunda gürültü oldu.Nedir diye baktığımızda bir de ne görelim? Yavru bir kuş, kanat çırpıyor.Önce biraz ürktük. Ortalıkta yine kuş gribi söylentisi de vardı.Torunum da bizimleydi. -Bakayım bakayım diye bebek şivesi ile durmadan konuşuyor, aslında gizli bir korkaklıkla uzaktan beni ve elimde tuttuğum yavru güvercini seyrediyordu. Bir kab içine su, başka bir kaba ise biraz buğday döküp balkona bıraktık. Güvercini de aynı şekilde oraya usuletle bıraktım.Balkonun ışığını da yakarak onun yem yemesini ve su içmesini görelim dedik. Çünkü hasta olsa eminim ne su içebilir ne de yem yiyebilirdi.Müthiş bir iştahla balkondaki nevalelerini yedi. Hatta sevinçli birşeyler mırıldanıp suyunu da içti. İçeriden balkonun kapısını kapatıp,devam etmekte olan milli maçımızı seyrettik. İki sıfır yenik durumdan, üç gol atarak zaferle çıkan aslanları tebrik ederiz.Bu sevincin ateşi bize herşeyi unutturdu. Ne güvercin, ne de balkon hatırımıza bile gelmedi.



26 Nisan 2008 Cumartesi

İKİ NİYET OLUR

İstanbulda, Süleymâniyye umûmî kütübhânesinde, Es'ad efendi "rahmetullahi teâlâ aleyh" kısmında [1037] numaralı ve Yahyâ Tevfîk efendi kısmında [1463] numaralı (Nevâdir-i fıkhiyye fî mezheb-il-eimmet-il hanefiyye) ismindeki kitâbı yazan, Kudüs kâdîsı Muhammed Sâdık efendi, fâite nemâzların kazâ edilmesini anlatırken buyuruyor ki, (Büyük âlim İbni Nüceyme soruldu ki, bir kimsenin kazâya kalmış nemâzları olsa, sabâh, öğle, ikindi, akşam ve yatsının sünnetlerini, bu nemâzların kazâlarına niyyet ederek kılsa, bu kimse sünnetleri terk etmiş olur mu?) Cevâbında, (Sünnetleri terk etmiş olmaz. Çünki, beş vakt nemâzın sünnetlerini kılmakdan maksad, o vakt içinde, farzdan başka bir nemâz dahâ kılmakdır. Şeytân, insana hiç nemâz kıldırmamak ister. Farzdan başka bir nemâz dahâ kılarak, şeytâna inâd edilmiş, rezîl edilmiş olur. (Nevâdir)de diyor ki, sünnet yerine kazâ kılmakla, sünnet de yerine getirilmiş olur. Kazâ borcu olanların, her nemâz vakti, o vaktin farzından başka nemâz kılarak, sünneti yerine getirmek için, kazâ kılması lâzımdır. Çünki çok kimse, kazâ kılmayıp, sünnetleri kılıyor. Bunlar Cehenneme gidecekdir. Hâlbuki, sünnetlerin yerine kazâ kılan, Cehennemden kurtulur) buyurdu

Abdülkâdir-i Geylânî "kaddesallahü sirrehül'azîz", aynı makâlede buyuruyor ki, (Kazâ borcu olanın sünnet kılması, alacaklıya, borçlunun hediyye götürmesine benzer ki, elbette kabûl olmaz. Kazâ borcu varken sünnet kılan kimse, sultân da'vet etdiği hâlde, gitmeyip, onun hizmetçisi ile vakt geçiren kimse gibidir. Mü'min, bir tüccâra benzer. Farzlar, onun sermâyesi, nâfileler de kazancıdır. Sermâye kurtarılmadıkça, kazanç olamaz).

Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri, 1313 [m. 1896] yılında Hindistânda basılan (Fütûh-ul gayb) kitâbının kırksekizinci makâlesinde diyor ki: Mü'minin, en önce farzları yapması lâzımdır. Farzlar bitdikden sonra, sünnetleri yapar. Ondan sonra, diğer nâfilelerle meşgûl olur. Farz borcu varken, sünnet ile meşgûl olmak, ahmaklıkdır. Farz borcu olanın sünnetleri kabûl olmaz. Alî ibni Ebî Tâlib "radıyallahü anh" bildiriyor: Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem" buyurdu ki, (Üzerinde farz nemâzı borcu olan kimse, kazâsını kılmadan nâfile kılarsa, boş yere zahmet çekmiş olur. Bu kimse, kazâsını ödemedikçe, Allahü teâlâ, onun nâfile nemâzlarını kabûl etmez). Abdülkâdir-i Geylânînin yazdığı bu hadîs-i şerîfi şerh eden Hanefî mezhebi âlimlerinden Abdülhak-ı Dehlevî buyuruyor ki, (Bu haber, farz borcu olanların, sünnetlerinin ve nâfilelerinin kabûl olmıyacağını göstermekdedir.


(Eşbâh)da, otuzuncu sahîfede diyor ki, (Bir ibâdetde sevâb hâsıl olması için, bu ibâdetin sahîh olması şart değildir. Hâlis niyyet edilmesi şartdır. Hâlis niyyet ederek yapılan bir ibâdet, bilmiyerek fâsid olursa, sahîh olmaz. Fekat niyyet edildiği için, çok sevâb hâsıl olur.
Özrsüz senelerce nemâz kılmıyan bir müslimânın, kılmadığı nemâzlarını kazâ etmesi üç şeklde olur: 1 - Beş vaktin sünnetleri yerine ve günün her boş zemânında, hep kazâ kılar. 2 - Yalnız sünnetlerin yerine kazâ kılar. 3 - Sünnetler yerine kazâ kılmayıp, başka zemânlarda, hep kazâ kılar. Bu üç şeklden en iyisi birincisidir. Böylece, kazâlar, bir an önce biter. İkinci şeklde, kazâlar çabuk bitmez. Hem de, kazâ borcu olanın sünnetlerinin sevâbı olmaz. Fekat, hiç kılmamakdansa, sünnetler yerine kılmalıdır. Çünki, (Hepsini yapamıyan, elden geleni yapmalı, hepsini elden kaçırmamalıdır) buyurulmuşdur.Üçüncü şekle gelince, bu, özr ile kılamamış kimse içindir. Çünki, bunun sünnetleri kılacak kadar kazâyı gecikdirmesi günâh olmuyor. Ba'zıları, ikinci şekli yapmamalı, üçüncüyü yapmalı diyor. Hâlbuki, üçüncüyü yapabilen kimse, birinciyi yapacak kimse demekdir. O hâlde nemâzı özrsüz aylarca terk edenlerin, kılmadığı zemânları hesâb ederek, bu kadar zemân, birinci şekle göre kılması, böyle kılamazsa, ikinci şeklde kılıp, kazâlarını en kısa zemânda bitirerek Cehennemden kurtulması lâzımdır.

Bir iş için birkaç niyet Sual: Bir iş için birkaç niyet edilir mi? Mesela teheccüd kılan kaza ve sübha namazına da niyet eder mi?CEVAPEvet iyi olur. Camide oturmak taattır. Caminin Allahü teâlânın evi olduğunu düşünerek giren, onu ziyarete de niyet ederse sevabı daha çok olur. Namaz kılmayı beklemek için, camide itikaf edip ahireti düşünmek için, vaaz dinlemek için de niyet ederse, her niyeti için ayrı sevaba kavuşur. Bunun gibi, bu kimse, sünnet olduğu için koku sürünür, şık giyinirse, camiye saygı için, camideki müslümanları incitmemek için, temiz olmak, sıhhatli olmak için, İslam’ın vakarını, şerefini korumak için niyet edince, her niyeti için ayrı sevap kazanır. İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki:(Sünnet namazlar da nafiledir. Camiye girince, iki rekat namaz kılmak sünnettir. Buna Tehıyyat-ül-mescid denir. Camiye girince, farz veya başka namaz kılmak bunun yerine geçer. Başka namaz kılarken tehıyyat-ül-mescid için de ayrıca niyet gerekmez ise de, niyet edilirse iyi olur.) [R.Muhtar s.710] Sünnet kılarken kazaya da niyet edince kaza da sünnet de kılınmış olur. (Necat-ül müminin s.90) Sünnet kılarken kazaya da niyet gerekir. (Ramiz-ül-mülk Trablus Fetva emini)Tatarhaniyye’de, (Sünnet kılarken kazaya da niyet daha iyidir) deniyor. (Uyun-ül-besair s.103)İlk veya son sünnet demeden hepsini farz diye niyet ederek kılanın namazı sahih olur. Çünkü, sünnete, farz diye niyet edilirse, sünnet sahih olur. İlk kıldığı farz, sonraki sünnet olur. (Fetava-i kübra) Resulullah efendimiz, beş vakit namazın sünnetlerini kılarken, yalnız, (Allah rızası için namaz kılmaya) derdi. Sünnet demezdi. Farzdan başka namaz kılınca sünnet de kılınmış olur. (Halebi-yi kebir)

SÜNNET YERİNE KAZA NAMAZI KILMALI

SÜNNET YERİNE KAZA NAMAZI KILMALI İKİ NİYET OLUR.
KAZA NAMAZLARIGörüldüğü üzere hadis-i şerifte, farz namazlardaki eksikliklerin, nafilelerden ikmal edileceği beyan olunmaktadır. Hadis şarihleri, ikmal keyfiyetinin hadis-i şerifin zahiri manasına da uygun olarak, "kılınmamış farz namazların nafilelerle tamamlanacağı" şeklinde olmasını da "edâ edilmiş olan farz namazlardaki âdâb, sünnet, huşu, dua ve zikirlerle ilgili noksanlarının ikmâli" şeklinde olmasını da ihtimal olarak zikrediyorlar. Ebû Bekr İbnü'l-Arabî, "Arîzatü'l-ahvezî" adlı Tirmizi şerhinde, "bana göre, edâ edilmeyen farzların nafilelerle tamamlanması ihtimali, daha açıktır; çünkü hadisin devamında diğer farz ameller için de, bunun gibi yapılır, ifadesi bunu göstermektedir..." demektedir. . İddialara mesnet gösterilen kitapların kaynak niteliğinde olup olmadığı ve bunlardan yapılan nakillerin ne derece doğru olduğu hususuna gelince; böyle bir dergi için uzunca sayılabilecek bu yazıdan, sanırım bu konuda bir kanaate varmak mümkündür. Bir örnek vermek gerekirse, Kudüs Kadısı Sakızlı Muhammed Sadık Efendi'nin "en-Nevadiru'l-fıkhıyye fi mezhebi'l-eimmeti'l-Hanefiyye" adlı gayr-ı matbu eserinden, İbn Nüceym'in :-"Üzerinde kaza namazı olan bir kimsenin; sabah, öğle, ikindi, akşam ve yatsının sünnetlerini, bu namazların kazalarına niyyet ederek kılarsa, sünnetleri terketmiş olur mu? şeklindeki bir soruya cevaben :-Hayır olmaz; çünkü sünnet kılmaktan maksat, şeytanın burnu sürtülmesi için, vakit içinde farzdan başka bir namaz daha kılmaktır..." dediği nakledilmektedir.

KAZA NAMAZLARI

SÜNNETLER YERİNE KAZA NAMAZI KILMAK
(tam ilmihal. seadeti ebediyye)
KAZA NAMAZLARI
SÜNNETLERİ KILARKEN KAZA NAMAZINA NİYET
Sünnetleri kılarken kaza namazına niyet
Sual: Sünnetleri kılarken kazâ namazına nasıl niyet edilir?
CEVAPÖğle namazının ilk dört rekat sünnetini kılarken, (İlk kazâya kalmış öğle namazının farzını ve vaktin sünnetini kılmaya) diye niyet edilir. Aynen farz gibi kılınır. Son iki rekatta zamm-ı sûre okunsa da olur, okunmasa da olur. Çünkü dört rekatlı farz namazların son iki rekatinde zamm-ı sûre okumakta mahzûr yoktur. Öğle namazının son sünnetini kılarken, (İlk kazâya kalmış sabah namazının farzını ve öğle namazının son sünnetini kılmaya) diye niyet edilir. Sabah namazının sünnetine vâcib diyen âlimler olduğu için sabah namazının sünnetini kılarken sünnet diye niyet etmelidir! İkindi namazının dört rekatlık sünnetini kılarken de, (İlk kazâya kalmış ikindi namazının farzını ve vaktin sünnetini kılmaya) diye niyet edilir.Akşam namazının sünnetini kılarken, (İlk kazâya kalmış akşam namazının farzını ve vaktin sünnetini kılmaya) diye niyet edilir ve üç rekat kılınır.Yatsı namazının ilk sünnetini kılarken, (İlk kazâya kalmış yatsı namazının farzını ve vaktin sünnetini kılmaya) diye niyet edilir.Yatsının son sünnetini kılarken de (İlk kazâya kalmış vitir vâcibi kılmaya) diye niyet ederek üç rekat aynen vitir namazı kılınır. Böylece bir günlük kazâ namazı kılınmış olur, sünnetler de terkedilmiş olmaz. Kuşluk, evvâbin, teheccüd gibi nâfile namazları kılarken de aynı şekilde niyet edilir. Meselâ (İlk kazâya kalan öğle namazının farzını ve kuşluk namazı kılmaya) diye niyet edilir. Bir kişi, böyle kazâ kılarken vaktin sünnetine diye niyet etmese de yine sünneti terketmiş olmaz. Çünkü sünnet, vaktin farzından başka bir namaz kılmak demektir. (N. Fıkhıyye)
SUAL: Beş vakit namazın sünnetleri dört vakit kazaya niyet edilip kılınabilir mi? Nevadir-i Fıkhiyye ve Haleb-i Kebir'de de yazıyormuş. CEVAP:Namazların sünnetlerini kılmayıp onların yerine kaza namazlarınızı kılabilirsiniz. Hem sünnete hem de kaza namazına birlikte niyet edilir.Üzerime farz olan ve daha önce kılamadığım sabah namazının farzına ve vaktin sünnetine diye niyet edilir.Hanefi mezhebine göre kaza namazları şöyle kılınır: Hangi namazın kazası kılınacaksa o namaza niyet edilir. Eğer kaza namazları çoksa ve sayısı, vakitleri bilinmiyorsa "niyet ettim üzerimde kalan ilk sabah (veya öğle, ikindi, akşam, yatsı) namazının farzını kılmaya ve vaktin sünnetine" diye niyet eder ve namazlarını böylece kaza eder. Bu konuda daha geniş bilgiye ulaşmak için Tam İlmihal (seadeti ebediyye) kitabına bakabilirsiniz.

11 Nisan 2008 Cuma

NURİYE NİNE MEKANIN CENNET OLSUN..

Gurbet Yazıları
• 11/4/2008 - NURİYE NİNENİN İLACI
Kategori: faydalibilgiler
http://www.hasanguler.com





Ben hep ondan Nuriye Nine diye bahsederim. Köyümüzün ulu bir şahsiyetidir.
Yüz yaşından fazla yaşadı. Allahu Teala rahmet eylesin. Talebelik yıllarımda büyük teyzemlerde kalıyordum. Nuriye Nine de Teyzemin Kayınvaldesiydi. Her konuda derin bir bilgiye sahipti.
Hiçbirzaman dediğim olsun demez. Sadece doğru bildiğini de söylemekten çekinmezdi.
Bu sene zeytin toplamak için kardeşime yardıma gittik. Kardeşlerimin durumları iyi.
Allahu Teala daha çok versin. Fakat ürettikleri zeytin çok ucuza gidiyor. Daha iyi bir iktidar alternatifi olmadığı için, bir de bundan önceki koolisyon dönemlerinden çok çektiğimiz için
mevcut iktidarı destekliyoruz. Yoksa aldığımız herşey pahalı, ürettiğimiz emeğimiz ucuz.
Zeytin toplayanlara toplama ücreti versen: sen borçlu kalıyorsun..
Burada emekliyiz. Hayli de yaşlandık. Fakat gider baba ocağında kalır. Kardeşlerime emek olarak yardım ederiz diye düşündük. Yaklaşık bir ay hanımım ve ben ağaç tepelerinde efor harcadık.
O günden sonra bu senenin mahsülü ağaçta kalmamış olacaktı. Zeytin merdiveninden aceleyle indim. Yerde büyükçe bir siyah zeytin gözüme ilişti. Aman kimse üzerine basmasın diyerek şöyle bir eğilip alayım dedim. Mümkün değil. Oracığa yığılıp kaldım. Sol ayağım diz kapaktan büküldü.
Ayağıma basamaz oldum. Kardeşim Burhan koluma girdi. Ayağa kalktım. Oradaki büyük bir zeytin ağacının gövdesine oturdum.Akşama az kalmıştı. Yine de kardeşim beni arabasına bindirdi.
Köye geldik.
- Şimdi ben sana eczaneden ilaç alırım. Zeytin yağ ile de sakatlanan ayağına masaj yaparız birşeyin kalmaz dedi. Elbette iyileşecektim. Kardeşimin getirdiği ağrı kesici kas gevşetici ilacı içtim.
Ayağıma ise harici olarak yine kas gevşetici merhem sürdüm.

Hatta ertesi günü baston ile bahçeye kadar topal topal gittim. Aradan bir hafta geçmesine rağmen iyileşme olmuyordu. Şaşırdık kaldık. Kaplıca tedavisi önerdiler. Peki dedik. Kaplıcaya da gittik.
İyileşme oldu. Fakat bir iki gün sonra tekrar hareket edemez oldum. Ortapedi uzmanına gittim.
Film çekildi. Kemiklerde bir şey yok. O da yine ağrı kesici ve merhem verdi. Verdiği ilacı tok karnıma içtiğim halde, midemi harap ettim. Kendisine tekrar gittiğimde beni dahiliye doktoruna havale etti. O doktordan mide tedavisi ile ilgili ilaçlar aldım. Çok şükür mide şikayetimden kurtuldum. Fakat ayağımdaki hastalığa iyi gelecek ilacı tekrar mideme dokunacak diye içemedim.
İşte o zaman gözlerimin önüne NURİYE NİNE geldi. talebelik yıllarımda okul bahçesinde top oynarken yine böyle ters hareket yaptığım için eve kadar topal topal gelmiştim. Hemen bakkal Mahmut Amca dan yumurta aldı. Yumurtanın sarısına bol miktarda tuz karıştırdı. Teyzemden tülbent istedi. Topuklarımdan diz kapağıma kadar sahandaki (tuz ile muhallebi gibi olmuş) yumurtayı sıvadı. O gün ve gecesinde bu bulamaç ayağımda kaldı. Sabahleyin uyandığımda gece alçı gibi duran ayağıma sarılı bezlerin yumuşadığını farkettim. Zaten Nuriye Nine de kapının dışında beni bekliyormuş. Ayağımdaki bezleri usuletle çıkardı.
-Korkma yürü diye seslendi. gerçekten yürüyebildim. Ağrı sızı da kalmamıştı.
Yıllar geçmiş Nuriye Nine hakkın rahmetine kavuşmuştu. Fakat onun ilacını yine deneyecektim.
İki adet yumurtanın sadece sarı kısmını birçanağa boca ettim. içine bol miktarda tuz. bir çorba kaşığı zeytinyağ ilave ettim. bu bulamacı yıllar önce Nuriye Nineden öğrendiğim gibi ayağıma sürdüm. Sabah uyandığımda hiçbirşeyim kalmamıştı. Sen bir meleksin Nuriye Nine yine imdadıma yetiştin. Mekanın cennet olsun.

8 Nisan 2008 Salı

BÜYÜKLERDEN DUYDUĞUM İBRETLİ BİR HİKAYE

..Hayat çok acımasız değil mi.?
..Acımasız olan hayat değil, hayatı yaşayanlar..
..Acımasız olup, acıyı yaşatanlar..
..Neden kimse kimseyi anlamıyor..
..Neden insanlara insan gibi muamele edilmiyor..
..Neden insanın kıymeti bilinmiyor..
..Göçüp gidince ahlanıp vahlanmak boşuna..
..Sokakta bir dede yürüyor..
..Arkasından kızı mı, gelini mi bilinmez..
.."İnşaallah geri gelmezsin, parçaların lime lime olur, kurtuluruz.." diyor..
..Gün olur devran dönmez mi..
..İnsan hep genç kalmıyacak ki..
..Yarın sen ne hâle geliceksin Allah bilir..
..Senin kızın, gelinin, sana öyle davranmaz mı.?
..Gün geçtikçe ve yeni şeyler gördükçe korkum çoğalıyor insanlara dair..
.....
....
...
..
.

..Çocukluğumdan kalma bir hikâye anlatmak isterim bu konuyla ilgili..
...
..Vaktiyle hasta ve yaşlı bir kadın geliniyle yaşarmış..
..Yaşlı nenenin canı et yemek istemiş..
..Gelininden rica etmiş..
.."Güzel kızım et varsa bizlere pişirsen de yesek, canım çekti birden" der..
..Gelini birden kafasına balyoz inmiş gibi irkilir..
..Mutfağa giderken kendi kendine mırıldanır..
.."Demek canın et istiyor ha, sen görürsün eti yaşlı bunak.." der..
..Ve evlerinin yakınındaki gölden toplıyabildiği kadar kurbağa toplar eve gelir..
..Evde et olmasına ramen hemde..
..Akşama yaşlı nenenin yemeği ile beraber tabağına koyar..
..Nene hiç bir şey anlamadan yer, bitirir..
..Gelini ise o yerken suratını buruştura buruştura bakıp içten içe güler..
..
..Ve gün gelir ki..
..Yaşlı nene öleli yıllar olmuştur..
..Nenenin gelininin de bir gelini olur..
..Gelini kendisinin kayınvalidesine yaptığı gibi değil de,
..Bir kız annesine nasıl hürmet ederse öyle hürmet eder severdi..
..Bir gün sabahtan gelinine der ki,
.."Kızım akşama et pişirsende yesek, canım çekti birden.." der..
..Gelini onun için en güzel eti, ayırır pişirir, önüne ikram eder..
..Ama o lezzetli ve seçilerek pişirilmiş taze et kurbağa etine dönüşür birden..
..Gelini kendi tabaklarından getirir boşaltır, bolşaldığı an yine kurbağa eti olur.
..O anda kayınvalidesine yaptığı çirkinliği hatırlamıştır..
..Gelinine der ki:
.."Kızım yeter sen ne kadar getirir önüme koyarsan bu et, böyle değişir..
..Vaktiyle kaınvalideme yaptığım haksızlığın cezasını çekmem gerekiyorsa
çekerim.." der ve açlıktan o eti yer..

5 Nisan 2008 Cumartesi

GEMLİK KÜÇÜK İSTANBUL

Eski Gemlik nerede diyen komşuma,eski İstanbul nerede diye nazire yapmak istedim.
Biz Gemlik’liler İstanbul için büyük Gemlik deriz. Şimdi buna şiddetle itiraz edecek okuyucular da olacaktır. Onların görüşüne de saygı duyarak, yazımı sürdürüyorum.
Sabahın erken saatlerinde sahile doğru yürürken, birbirini tanıyan, selamlaşan İstanbul’lulara rastlardım. Biz gençler koşa koşa vapura giderdik. Şimdi yine hızlı hızlı vapura gidenler var.
Fakat bizleri ve başka gezen insanları tanıyan yok. Ülkemiz niye böyle oldu.
Kurtuluş savaşımızın önderi, Büyük Atatürk:
-Bugünün küçükleri yarının büyükleridir, demiştir.
Bize bizden evvelki büyüklerimiz neleri verdi ise, biz de çocuklarımıza onları verebilmeliyiz.
Geçen hafta Kuzguncuk semtinde ikamet eden akrabama gittim. Günlerden pazardı.
Burada yaşayanlar birbirlerini tanırlar. Hatta aralarında müthiş bir sevgi bağı vardır.
İcadiye caddesini süsleyen çınar ağaçlarının yapraksız hali bile hoş görünüyor. İnsanlar da çınar ağaçları gibi sağlam ve sevecen.Yemekte sofrada sele zeytini de vardı. Yıllardır burada oturan akrabam:
-Hasan bak bu zeytinleri,Gemlik’ten aldık.dedi. Daha sonra hanımının da maharetini öne çıkararak, her yıl Gemlik’e gittiklerini ve oradan gayet hesaplı direk üreticiden aldıkları zeytinleri böyle nefis bir hale getirdiklerini söyledi. Gerçekten bu sele zeytini çok leziz olmuştu. Üreten değil,nadiren de olsa, satın alan becerikli oluyordu, demek. Akrabam Antalya’dan da dalında portakal getirmişti. Salonda ağaç gibi duran meyveleri topladı. Yemekten sonra bu güzelim portakallardan da yedik.
-Hasan öğle namazı yaklaştı, camie gidelim,dedi.
Kuzguncuk Camii ile Kilise yan yanadır. Biz abdest alırken ayin için kiliseye gelenleri de görüyorduk. Akrabam onları tanıyordu. Onlar da orada bulunanları….
Yukarıda yazdıklarımı düşününce, ülkemizin insanlarının hala birbirlerine sevgi ve saygı duyduklarını kabul ettim.Umutlandım. Türkiye sevgi ülkesi olacaktır.
Çok değil yaklaşık yirmi yıl önce, İstanbul’un her semti Kuzguncuk gibi idi.

Yorum yaz! :: Arkadaşa gönder!
• 8/3/2007 - İstanbul
Yazan: ogretmen68
Haklısın Hasan Bey 20-30 yıl öncesi İstanbul dediğiniz gibiydi. İnsanlar insandı, sevgi, saygı yardımlaşma vardı. Ben lise ve yüksek okul eğitimimi İstanbulda yaptım. 63-70 yılları arasında. Ama malesef bizim İstanbulumuz gitmiş yerine tanyamadığımız bilemediğimiz, makinelrin doldurduğu ve insanlarında makina olduğu bir İstanbul gelmiş. Bundan böyle sürekli görüşmek ve yazışmak umuduyla Allah'a emanet olun. Düzenleyen gurbetdeyazmak gün: 9/3/2007 saat: 18:38